SAÇ DÖKÜLMESİ TEDAVİSİ
Saç dökülmesinin tanımı
Yaklaşık 24 saatlik bir zaman diliminde 50 ile 100 arası saç telinin kaybı normal olarak kabul edilir.
Saç kaybının, saç dökülmesi olarak adlandırılabilmesi için esasında kaç adet dökülürse dökülsün eşit hızda yerine yenisi gelmemesi gerekmektedir. Bu denge değişir ise, net anlamda saçlar eksilmeğe başlarsa, saç dökülmesi olarak, yani alopesi olarak adlandırılır. Hemen yukarıda belirtildiği gibi bu sınır, genellikle günlük 50-100 saç teline karşılık gelir.
Ancak, bazen saç kaybı hızlanabilir ve bu bize çok gelebilir, dökülenin yerine bunu karşılayacak hızda yeni sağlıklı saçlar geliyor ise bir görünüm sorunu karşımıza çıkmayacaktır ve alopesi olarak adlandırılmayacaktır.
Saçların hayat döngülerinde çeşitli evreler vardır, ancak basitçe ifade etmek gerekir ise ilk döngü anajen faz adı verilen aktif büyüme dönemidir, saçlarda bu dönem 2 ile 6 yıl arasında sürmektedir. Daha sonra dinlenme evresi denilen ve 2-3 hafta kadar süren telojen dönem gelir. Daha sonra 3 ay kadar süren katajen dönem ise saç telinin döküldüğü dönemdir.
Saçların yaklaşık yüzde 10-15’i dinlenme ve dökülme evresindedir. Eğer bu dönemdeki saçların yüzdesi artar ise fazlaca saç telinin döküldüğünü gözleriz. Toplam saç rezervinde azalma olmaması için yeni saçın alttan gelmesi gerekir.
Saç dökülmesinin insanın hayatına etkisi
Saç dökülmesi sorunu ile toplumun nerede ise %50 si, hayatın belli dönemlerinde kadın veya erkek fark etmeksizin karşılaşabilmektedir. Saç dökülmesi sorunu hayatı tehdit eden bir sorun olmasa da, kişinin önem verme derecesine göre ciddi anlamda mutsuzluk, güven kaybı gibi rahatsızlıklar oluşturabilir. Bu konuda daha detaylı bilgilenmek istiyorsanız şu yazımızı okuyabilirsiniz;
www.dk-klinik.com.tr/sac-ekimi-blog/sac-dokulmesinin-psikolojik-etkileri-nelerdir
Saç dökülmesinin nedenleri
Saç dökülmesinin birçok nedeni vardır. Kısa bir bilgilendirme yazısında hepsini buraya sığdırmak mümkün olamayacaktır. Ancak en sık görülenler ve sebepleri hakkında bilgilendirme yapılması faydalı olacaktır.
Öncelikle “bölgesel saç dökülmesi” ve “yaygın saç dökülmesi” olarak, saç dökülmeleri iki ana kısma ayrılır.
Bölgesel saç dökülmeleri ve nedenleri
Bu dökülme tipinde tüm saçlı alan etkilenmeyip, sınırı belli açık alanlar şeklinde dökülme olmaktadır.
Alopesia areata: Bölgesel saç dökülmesinde sık görülen nedendir. Sınırları keskin ve belirli boşluk alanlar bulunmaktadır. Öncelikle küçük bir bozuk para gibi başlayan saçsız alanlar, genellikle birkaç hafta içinde büyür. Eğer tedavi edilmez ise sıklıkla saçların başka yerlerinde de ortaya çıkar. Bazen bu saçsız alanlar genişler, birleşir ve tüm saçların dökülmesine neden olabilir, bu duruma alopesia totalis denilir. Alopesia areata sakal ve kaşlarda da görülebilir.
Alopesia areata oto-immun bir hastalıktır, yani vücudun kendi kıl köküne verdiği reaksiyon sonucu oluşmaktadır. Vücudun oluşturduğu antikorlar saç folliküllerine saldırılar. Çoğunlukla nedeni strese bağlanır, bunun doğruluk payı vardır, ancak bu saç dökülmesi durumunun kendi bile başlı başına önemli stres kaynağı olabilir ve bir kısır döngü oluşabilir.
Sorunlu alana düşük doz kortizon enjeksiyonları, bazen ağızdan kortizon alımı, UV tedavisi veya immumoterapi tedavi seçenekleri arasındadır.
Trikotillomania: Genellikle çocuklarda saçların kopartılması ile oluşan bölgesel kellik alanları ile görülen hastalıktır. Bu durum sıklıkla kaşları da kapsar. Çocuklar çoğunlukla bu kopardıkları saçları yerler. Psikiyatrik destek gereken bir durumdur.
Mantar hastalığına bağlı saç dökülmesi: Saçlı deride olan mantar hastalığına tinea capitis adı verilmektedir. Yuvarlak boşluklar bırakacak şekilde saçların döküldüğü alanlar oluşur. Saçlar kökten dökülmemiştir. Hemen derinin üzerinden kırılarak dökülmüştür. Genellikle okul çağındaki çocuklarda görülür. Sebep olan mantarın türüne göre yapılacak tedavi ile sorun çözülecektir.
Traksiyon alopesisi: Çoğunlukla kişinin kendisinin neden olduğu saç dökülmesidir. Çok sıkı bir şekilde atkuyruğu yaparak saçları sürekli toplamak, saçları düzenli ve sürekli çekiştirmek, çok sık fön yaptırmak, maşa kullanmak sebep olabilmektedir. Bu alışkanlıkların kesilmesi ile geriye dönebilir. Ancak düzelmediği durumlarda tedavi seçenekleri değerlendirilmelidir.
Yaygın saç dökülmeleri ve nedenleri
Öncelikle şunu vurgulamak gerekir ki, özellikle 30’lu veya 40’lı yaşlardan sonra saçlar incelir ve bir miktar sıklığı azalır. Bu süreç yaş ilerledikçe daha da artar, ancak çoğu zaman belirgin saç dökülmesi veya belirgin kellik durumuna gelmez.
Yaygın saç dökülmesi dendiğinde saçta sınırı belli boşluklar yaratacak şekilde olan dökülme değil, genellikle başın önemli bir kısmını kapsayan yaygın bir şekilde saç yoğunluğunda azalma veya saçın yok olması ile oluşan görünüm vardır.
Telogen effluvium: Uzun süren yüksek ateş, ağır geçen bir hastalık, ciddi ameliyatlar, ağır diyet uygulamaları, şiddetli geçen enfeksiyonlar gibi vücutta önemli stres yükü yapan nedenlerden sonra görülen saç dökülmesidir. Telojen effluvium’ da saç dökülmesi diffuz görünüm şeklindedir, yani başın belli bir bölgesinde, belli alanlarda değil başın genelinde saçların seyrelmesi şeklinde olmaktadır.
Telogen effluvium’ un sıklıkla görüldüğü durumlardan birisi de doğum sonrası kadınlarda olan dökülmedir. Doğum sonrası görülen telogen effluviumda tüm saçları etkileyen genel bir dökülme olmasına rağmen, ilk önce alın bölgesi ve saçın ön bölümlerinde fark edilmeye başlanır. Doğumdan sonra ilk 3-4 ay içinde başlayan telogen effluvium, genellikle 6 ile 12 ay içinde düzelmektedir.
Kadınlarda en sık görülen genel saç kaybı nedenlerinden birisi de “demir eksikliği” olmasıdır. Demir eksikliği bilindiği gibi anemi denen kansızlık hastalığının da en sık nedenlerinden birisidir. İlginç olan ise demir eksikliği henüz kansızlık yani anemi yapma düzeyine gelmeden saçları etkilemeye başlar ve saç kaybına neden olabilir. 30 ile 60 yaş arası kadınlar ve özellikle menopoz öncesi dönemde görülen saç dökülmesi nedenlerinden biri demir eksikliğidir.
İlaçlara bağlı telogen effluvium tipi saç dökülmesi oluşabilir. Lityum, varfarin, beta-bloker, heparin, levodopa, amfetamin türevi ilaçlarda saç dökülmesi olabilmektedir. Bu ilaçların kesilmesi ile genellikle saç dökülmesi sorunu düzelir. Ayrıca bazı kanser ilaçlarının saç dökülmesi yaptığı hemen herkesçe bilinen bir durumdur.
Bazı hastalıklar saçların yaşam döngüsünü bozarak telogen effluvium tipi saç dökülmesine neden olabilirler. Tiroit hormonu hastalıkları, bazı romatizmal hastalıklar (lupus), cinsiyet hormonlarının dengesizlikleri, beslenme bozukluklarının neden olduğu protein-kalori-vitamin-mineral eksiklikleri en sık nedenler arasındadır. Genellikle saç dökülmesine neden olan sebebe yönelik tedavi yapılması sorunu çözebilmektedir. Dökülme yapan sorun çözüldüğü halde, saçlar normale dönmekte direniyorsa destek tedaviler ile sorun çözümlenebilir. Ancak saçların normal yaşam döngüsüne dönemediği durumlarda yapılacak tıbbi tedavi ile yüz güldürücü sonuçlar alınabilecektir.
Androjenik genetik alopesi: Erkek tipi saç dökülmesi de denilen androjenik alopesi en sık saç dökülmesi sebebidir. Dökülme şekli genellikle ön saç çizgisinin geriye çekilmesi ve/veya tepeden açılma şeklinde olmak üzere çok tipiktir. Erkeklerde çok erken yaşta bile başlayabilir.
Androjenik alopesi denilen erkeklerde çok sık görülen saç dökülmesi, kadınlarda da saç dökülmesi sebeplerinin önde gelen nedenlerindendir. Erkeklerde zaten beklenen bir olgu olarak kabul edilen bu durumun kadınlarda görülmesi aşağıda biraz daha detaylı açıklanacaktır. Genetik saç dökülmesinin yalnızca anneden gelen genler ile ilgili olduğu hakkında genel bir kanı olsa da, bu doğru değildir. Hem anne hem de babadan gelen genler saç dökülme durumunu belirlemektedir.
Bu tip saç dökülmesinin çok sık görülmesi ve herhangi bir sağlık sorunu olmamasına rağmen psikolojiyi olumsuz yönde etkileyebildiğinden, bireyleri çözüm bulmak için çabalamasına neden olmaktadır. Bundan dolayı çözüm sunacağını vaat eden birçok ürün piyasaya sürülmektedir. Birçoğunun etkisi ise şüphelidir. Tedavi seçeneklerinin ne olabileceği konusunda detaylara yazımızın alt bölümlerinde yer verilmiştir.
Kadınlarda saç dökülmesi
Saç dökülmesi erkeklerde çok sık beklenen bir durum olsa da, kadınlarda da oldukça sık gözlenir. Yaşamlarının bir döneminde kadınların yaklaşık %30 u saç dökülmesi sorunu ile karşılaşır, dökülme düzeyine gelmese bile menopoz sonrası saçlarda incelme çok daha sık gözlenir. Saç dökülmesinin kellik düzeyine kadar gelmesi erkeklerde her zaman duygusal stres oluşturmasa da, kadınlarda saç dökülmesinin duygusal sonuçları genellikle çok ağır olur.
Yukarıda açıklanan tüm saçlı alanda oluşan yaygın saç dökülmesi tipi olan hem telogen effluvium hem de androjenik alopesinin ikisi birden, kadınlarda görülen en sık saç dökülmesi nedenlerindendir. Erkek tipi dökülme olan androjenik dökülmenin şekli kadınlarda farklıdır.
Kadın ve erkekte androjenik dökülme gidişatının farkını aşağıdaki resimden inceleyebilirsiniz.
Androjenik alopesi görülmesi kadınlarda yaşla artan bir durumdur. Erkeklik hormonu olan testosteronun rol oynadığı bu saç dökülmesi tipi erkeklerde genetik geçiş gösterirken, kadınlarda genetik olup olmadığı net değildir. Yani annenizde olmayıp sizde olabilir, ama kızınızda olmayabilir. Kadınlarda ön saç çizgisinin gerilemesinden ziyade tepe bölgesinde seyrelme şeklinde olmaktadır.
Saç dökülmesinde tanı nasıl konur?
Saç dökülmesi tedavisinde, sorunun nedenini saptanmadan yapılan girişimler, sonuçsuz kalmaya mahkumdur. Saç dökülmesi sebebinin ortaya konmasının ilk adımı doktor muayenesidir. Eğitimli ve tecrübeli bir göz çok önemli bulguları saptayabilir. Yine de ek bulguların saptanması sonuca varmak için önemlidir.
Saç dökülmesinin sebebinin anlaşılması için yapılan tetkiklerden bazıları şunlardır.
Dermoskopik inceleme: Temelde büyütme gücü yüksek bir mikroskop ile saç kılları ve kökünün detaylı olarak incelenmesidir. Çok detaylı bilgilerin elde edilmesini sağlar.
Saç çekme testi: Saçların dökülme şiddetini saptamak için yapılan testtir. Örneğin alopesi areatada çekilen saçlar ele geliyor ise hastalığın aktif olduğu anlaşılır ve yayılma eğilimi göstermesi beklenir. Androjenik alopesi de ise çekilme sonucu özellikle başın ön bölümündeki saçlar daha fazla ele gelirler.
Kan analizi: Kadın ve erkeklerde farklı yaklaşım yapılmasına gerek vardır. Tam kan sayımı, çeşitli elementlerin düzeyi (demir, çinko gibi), saçlara etki eden vitaminlerin seviyesinin saptanması, saç metabolizmasına etki eden hormonların düzeyinin belirlenmesi gibi faktörlerin detaylı olarak biyokimyasal olarak incelenmesi ve yorumlanması gerekmektedir.
Bunlar dışında saçlı deriden biyopsi alarak patolojik inceleme düzeyine kadar giden birçok test vardır, ancak burada detayların içine girmeye gerek olmadığını düşünüyoruz.
Saç dökülmesinin tedavisi
Saç dökülmesi tedavisinin hüsran ile sonuçlanmaması için kesinlikle bilimsel temellere dayanması gerekmektedir. İddialı sonuçlar vaat eden ürünlere karşı şüpheci yaklaşmak gerekir. Bu tip yaklaşımlarda amaç; saç dökülmesi şikayeti olan her kişinin en az bir kere denemesini sağlamaktır. Çok fazla maliyet yaratmadan alınan ürünlerden sonuç elde edemeyince kişi devam etmemektedir ve en önemlisi de hakkını aramamaktadır. Bundan dolayı vur-kaç şeklinde tabir edilecek birçok ürün piyasaya sürülmektedir. Bu ürünler kozmetik ürün kapsamında yer almaktadır. Kozmetik ürünlerin Sağlık Bakanlığı veya diğer yetkili mercilerden onay almasına gerek yoktur, yalnızca isim bildirmektedirler. Diğer yönden onay aldığı ifade eden birçok ürün için ise saç dökülmesi tedavisinde etkili olmasından çok, insana zarar verici olmadığının onayı alınmaktadır. Son olarak, saç dökülmesi tedavisinde etkili olduğunu bilimsel çalışmalar ile kanıtlandığını ifade eden birçok ürün için ise bu kanıtların etkinlik-güvenirlilik derecesi çok düşük olmaktadır.
Saç dökülmesi tedavisi için bir aday iseniz, aşağıdaki durumları mutlaka biliyor ve kabullenmiş olmanız gerekir.
- Saç dökülmesi tedavilerinde çeşitli basamaklar vardır, bunların hepsini tüketmeden umutsuzluğa kapılmayınız.
- Tedavilerden sonuç alma aylar sürebilir, sabırlı olmalısınız.
- İki kişinin aynı nedene bağlı saç dökülmesi sorunu olsa bile, bir kişide işe yarayan bir yöntem diğer kişide işe yaramayabilir.
- Son olarak, her saç dökülmesi sorunu tedaviye yanıt vermeyebilir ve sorununuz devam edebilir.
Keşke saç dökülmesi tedavisi market veya eczaneden alınacak bir ürünün kullanımı ile kolayca çözülecek bir sorun olsa idi.
Ne yazık ki böyle değildir. Saç dökülmesi tedavisi için basamaklı bilimsel yaklaşım yapılması gerekmektedir. Kliniğimizde saç dökülmesi tedavisinde kullanılan bazı yaklaşımların özetini aşağıda inceleyebilirsiniz.
Saç dökülmesi tedavisinde kullanılan başlıca ürünler ve yöntemler
Bölgesel saç dökülmelerinin tedavisi nispeten daha kolaydır. Sebep ortaya konulduktan sonra, bunun çözümlenmesi ile sonuca ulaşılmaktadır. Yaygın saç dökülmesinde ise çok kullanılan çok farklı yöntemler vardır. Bunlarda bazıları aşağıda sunulmuştur.
Finasteride: Saç dökülmesinde kullanılan en etkili ilaçlardan birisidir. Özellikle erkek tipi genetik-androjenik dökülmelerde etkili, ağızdan tablet olarak alınan bir ilaçtır.
Dünyada piyasaya sürülmüş olan yüzlerce, hatta binlerce çeşit ilacın ve ürünün yanında, saç dökülmesi konusunda FDA (Amerikan İlaç ve Tıbbi Cihaz Dairesi) tarafından ancak iki ilaç onay alabilmiştir. Bunlardan bir tanesi finasteride’tir. Saç dökülmesi konusunda bilimsel düzlemde en etkili ilaç olarak kabul edilmektedir.
Finasteride, esasında bir prostat hastalığı ilacı olarak bulunmuş, ancak saçlara etkisi gözlenince, bu ilaç çok ünlenmiş ve kullanımı çok artmıştır.
Finasteride, saç dökülmesine hormon dönüşümünü engelleyerek etki etmektedir. Testosteron hormonu hücrelere girince 5-alfa-redüktaz denilen bir enzim sayesinde dihidro-testosteron hormonuna dönüşür. Bu dönüşüm reseptör farklılıkları yüzünden bazı kişilerde saç dökülmesine neden olmaktadır. Finasteride bu enzimi bloke ederek dönüşümü engeller ve saç dökülmesini önlemede etkisini gösterir.
Finasteride, her kullananda değilse de, çoğu kişide olumlu olarak etki ederek saç dökülmesini durdurmakta ve çok incelmiş saçların tekrar kalınlaşmasını sağlamaktadır. Ancak saçların tamamen döküldüğü bir alanda saçların çıkmasını sağlayamaz. Diğer yönden bu ilaç kullanıldığı sürece etkili olmaktadır. Etkisinin görülmesi genellikle ilk birkaç haftada başlar, bazen etkisinin görülmesi 6 ay hatta 1 seneyi bile bulabilir.
Finasteride’in çok sık dile getirilen yan etkileri vardır. Bunlardan en bilineni cinsel isteksizlik, sertleşme sorunu, sperm sayısı azalması yapabilmesidir. Ancak bu durumlar kullanan kişilerin yaklaşık %2 sinde görülmüştür. Bilimsel araştırmalarda yapılan karşılaştırmalarda bu etkiler %2 oranında görülürken, hiç finasteride kullanmayanlarda bile %1 oranında görülmesi, esasında olumsuz durum ile karşılaşma olasılığının az olduğunu göstermektedir. Diğer yönden böyle bir yan etki durumunda, ilacın kullanımı kesildiğinde 2-3 hafta içinde bu etkiler ortadan kaybolmaktadır. Birçok bilimsel araştırma finasteride’in oldukça güvenli bir ilaç olduğuna işaret etmektedir. Ancak, piyasada bulunan hemen hemen en etkili ilaç olan finasteride hakkında bu etkileri yüzünden, diğer ürünler çok ciddi oranda karalama yapmaktadır, bundan dolayı haksız olarak olumsuz bir ünü de oluşmuştur.
Minoksidil: Bilimsel olarak saç dökülmesinde etkili olduğu kanıtlanmış ve FDA (Amerikan İlaç ve Tıbbi Cihaz Dairesi) tarafından onay alan iki ilaçtan biri de minoksidil’dir.
Minoksidil, kalsiyum-kanal blokeri grubu ilaçların içinde ağızdan alınan bir hipertasyon ilacıdır. Kullanımı sırasında kıllanmada artış gözlenmesi saç dökülmesinde de kullanımını gündeme getirmiştir. Yapılan araştırmalar sonucu sürülerek kullanılmasının da etkili olduğunun gösterilmesi saç dökülmesinde önemli bir kilometre taşı olmasını sağlamıştır.
Erkeklerde ki androjenik saç dökülmesi yanında kadınlarda da yaygın tip saç dökülmelerinde kullanılmaktadır. Saçların özellikle döküldüğü veya gücünün azaldığı bölgelere sürülerek kullanılır. Sprey veya köpük formu olup düşük (%2) veya yüksek (%5) konsantrasyonda olan çeşitleri vardır. Sürüldükten sonra masajla iyice yedirilmesi gerekmektedir. Minoksidil başın ön bölümündeki saçlardan ziyade tepe bölgesindeki saçlarda daha etkilidir. İncelen saç tellerinin kalınlaşmasını sağlar, tamamen ölmüş bir saç kökünü canlandıramamaktadır. Etkisinin görülmesi genellikle 4 aydan sonra başlamaktadır. Eğer dikkat edilmez ise baş ve boyunda, hatta parmak üstlerinde kıllanmanın artmasına neden olabilir. Minoksidil kullanımı sırasında ciltte tahriş, kaşıntı, kontakt dermatit, ciltte kuruluk veya pullanma görülebilir.
Minoksidil aynı zamanda mikro-iğneleme (microneedling) ile birlikte kullanıldığında daha verimli bir sonuç alınabilmektedir. Mikro-iğneleme, üzerinde onlarca çok ince ve kısa iğnenin olduğu dermapen (1) veya dermastamp (2) veya dermaroller (3) denilen aparatlar ile küçük delikler açılarak minoksidilin daha iyi bir şekilde saç köklerine ulaşmasını sağlamak için kullanılmaktadır.
Tüm dünyada saç dökülmesi şikayeti için sunulan yüzlerce, hatta binlerce ürünün çoğu işe yaramamaktadır. Özellikle genel-yaygın tip saç dökülme sorununda bireysel olarak evde kullanılabilecek en etkili, bilimsel olarak kanıtlanmış, FDA tarafında onaylanmış iki ilaç olan finasteride ve midoksidil’in etkili olabilmesi için sürekli kullanılması gerekmektedir. Bunları kullanmayı bırakınca saç dökülmesi daha fazla artmaz. Yalnızca kişinin bu ilaçları hiç kullanmadığı duruma-düzeye dönmesi görülür. |
Şampuanlar: Saç dökülmesine çare için piyasada bulunan ürünlerin önemli bir kısmı şampuanlardan oluşmaktadır. Birçoğunun etkisi gerçek bilimsel deneyler ile gösterilememiştir. Saç dökülmesinin azaltılması yönünde olumlu etkiye şampuan olarak kullanılan bazı maddeler vardır. Ketakonazol, zinc pyrithion, piroctone olamine, saw palmetero bunlar arasındadır.
Işın terapisi: Lazer ışınları tıpta çok farklı durumlarda kullanılan önemli bir yöntemdir. Saç dökülmesi tedavisinde de kullanılmaya başlaması ile olumlu sonuçlar alınmıştır. Lazer cihazları ile üretilen düşük güçteki lazer ışınları özellikle incelmiş saçları güçlendirmekte ve eski durumlarına gelmesini sağlayabilmektedir. Bu yöntemin önemli bir özelliği FDA tarafında klinik olarak etkili olduğunun onaylanmış olmasıdır.
Haftada 1 veya 2 kere 10 veya 20 dakikalık seanslar halinde uygulanan lazer terapinin en iyi yönü ağrısız, acısız olmasıdır. Olumlu etkisi birkaç ay içinde görülmeye başlar. Bu tedavi de diğer saç dökülmesi tedavileri gibi kullanıldığı zaman etkili olup, kullanımı bırakıldıktan bir süre sonra etkisi ortadan kaybolmaktadır.
Bu tedavi için çeşitli cihazlar geliştirilmiştir.
Saç PRP ve saç mezoterapisi: Saç dökülmesinde kullanılan iki etkili ve kardeş yöntemdir. Her ikisinin uygulama şekli aynıdır. Çok ince iğneler ile özellikle saç dökülmesi sorunun olduğu bölgelere enjeksiyon şeklinde yapılmaktadır. Saç PRP’sinde kişinin kendi kanından elde edilen trombositlerden zengin plazma enjekte edilirken, saç mezoterapisinde ise saç köklerini uyaran çeşitli büyüme faktörleri, vitaminler, minerallerden oluşan kokteyller enjekte edilmektedir.
Bu uygulamalar hakkında daha fazla bilgi almak istiyorsanız şu sayfalarımızı ziyaret edebilirsiniz.
Saç PRP; www.dk-klinik.com.tr/sac-prp
Saç mezoterapisi; www.dk-klinik.com.tr/sac-mezoterapisi
Destek tedavi ve ilaçlar: Saç dökülmesi tedavisi sırasında doğrudan ve tek başına çözüm üretmese de, etkin tedavilerin yanında kullanıldığı zaman yardımcı olan destek ilaçlar ve uygulamalar vardır. Bunlar arasında bitoin vitamini, anti-oksidan vitaminler, çinko kullanımı ve saçlı deriye masaj yapılması sayılabilir.
Saç ekimi: Saç ekimi işlemi her saç dökülmesi sorunu için çözüm sunmamaktadır. Her zaman öncelik saç dökülmesinin sebebinin saptanıp düzeltilmesi olmalıdır.
Saç ekimi özellikle erkeklerde genetik tip dökülmede etkin ve kalıcı bir çözüm sunmaktadır. Bu konuda detaylı bilgi almak istiyorsanız, şu sayfamızı ziyaret edebilirsiniz;
www.dk-klinik.com.tr/sac-ekimi-antalya
Kadınlarda da saç ekimi de mümkündür, ancak bunu kliniğimiz en son çare olarak planlar. Birçok kadın hastamızı yapılan tıbbi tedaviler ile saç ekimi gibi cerrahi bir müdahaleye gereksinim duymadan normal haline kavuşturmuş durumdayız.
Saç dökülmesi tedavisinde dikkat edilmesi gereken faktörler
Yukarıda açıklamaya çalıştığımız gibi saç dökülmesi tedavisi sebebe yönelik yaklaşım gerektirir, ancak tedavi sırasında kişisel olarak sizin de yapmanız veya kaçınmanız veya dikkat etmeniz gereken faktörler vardır.
Bu faktörlerin önemli olanları şunlardır.
- Saça şekil vermek için kimyasal özellikler içeren, briyantin, sprey, jöle gibi ürünlerin kullanılmaması gerekmektedir.
- Saçın hem telini zedeleyen hem de köküne zarar verme olasılığı olan perma, saç rengini açma, brezilya fönü, maşa, saç düzleştirme gibi uygulamaların yapılmaması gerekmektedir.
- Islak saç hasarlanmaya daha açıktır, bu yüzden ıslakken sert fırçalama, tarama yapılmamalıdır. Bu eylemler saçın kırılmasına yol açabilir.
- Saçınızı boyama durumunuz varsa, açık renklerden çok koyu renkleri tercih edin. Çünkü açık renk tonlarında peroksit daha fazla kullanılmak durumundadır.
- Saçlarınızı kuruturken mikrofiber havlu kullanırsanız, suyunu daha fazla alacak ve saç kurutma makinesine daha az gereksiniminiz olacaktır.
- Saç kurutma makinelerinin aşırı sıcak derecesi kullanılmamalıdır, kuruturken makine saça çok yakın tutulmamalıdır.
- Saçınızın, size tavsiye edilenden fazla yıkanmaması gerekir, saçlı deriden salgılanan sebumun sürekli uzaklaştırılması saçların direncini azaltacaktır. Ancak yağlı bir saçlı deriye sahipseniz her gün yıkanabilir. Fakat kuru saçlarda çok sık yıkamaktan kaçınılmalıdır. Bu durumda şampuan kullanmadan saçlarınızı yıkayabilirsiniz. Saçları şampuan ile yıkarken saç telinin tüm uzunluğuna odaklanmaktan ziyade, saç köklerinin bulunduğu deri kısmının temizlenmesi önceliğiniz olmalıdır.
- Saçlarınızı çekme, bükme gibi alışkanlıklarınız varsa, bunları bırakın. Çünkü saçların direncini azaltırlar.
- Sigara içmenin birçok zararı yanında saçlara da oldukça fazla olumsuz etkisi vardır.
- Saçlarınızı güneşten koruyunuz.
- Düzenli ve dengeli beslenmek önemlidir, düşük proteinli diyetlerden kaçınılmalıdır.
- Çok sıkı bir şekilde saçların toplanması, atkuyruğu yapılması oldukça sakıncalıdır.
- Saçlarınızı yıkarken kullandığınız şampuan dikkatli seçilmelidir. Bazı şampuanlar saçın nemini alarak, kuru olmasını sağlarlar. Bu hiç istenilmeyen bir durumdur. Saçlarınızı şampuanladıktan sonra mutlaka bakım kremi uygulayın. Çünkü kremler saç tellerinin etrafını kaplayarak kırılmaya karşı direnç verirler.