Gebelikte Cilt Değişimleri
Vücudunuzda çok önemli değişimlerin olduğu bu dönemde pek çok farklı durumla karşılaşacaksınız.
Hormonal, metabolik, dolaşım ve bağışıklık sistemi değişiklikleri yaklaşık 9 aylık bu süreç içinde cildinizi de etkileyecektir.
Çoğu olağan olan bu değişimler kimi zaman anne adayının canının sıkılmasına yol açabilir.
Bu dönemi mutlu huzurlu ve rahat geçirmeniz hem sizin hem de bebeğinizin sağlığı açısından çok önemlidir.
Bu amaçla, sizin için hazırladığımız bu rehberde, hamilelik döneminde cildinizde oluşabilecek beklenen ve bazen de beklenmeyen durumlar hakkında açıklamaları, bu süreç içinde alabileceğiniz önlemleri bulabileceksiniz.
Sağlıklı ve mutlu günler dileğimizle...
Gebelikte Kozmetik Ürünler
Hamilelik döneminde dikkat edilmesi gereken önemli noktalardan biri de güzellik, kişisel bakım veya vücut hijyeni için kullanılan ürünlerin bebeğe zararlı olup olmayacağıdır. Genel anlamda, temizlenmek, görünüşü güzelleştirmek, hoş bir koku vermek veya koruma sağlamak amacıyla deriye, gözlere, ağza, saç veya tırnaklara uygulanan ürünlere kozmetik denir.
Bu ürünlerin çok büyük kısmının size ve bebeğe hiçbir zararı yoktur. Ama yine de dikkat edilmesi gereken bir kaç husus vardır. Bunlar hakkında sizi bilgilendirmek amacı ile hamilelikte kullanacağınız ürünleri pratik açıdan üç ana grup altında (kullanılması sakıncalı olanlar, kullanılması tavsiye edilmeyenler, kullanılmasında sakınca olmayanlar) toplayarak yol göstermeye çalıştık.
KULLANILMASI SAKINCALI ÜRÜNLER:
Bu kategorideki ürünlerden kesinlikle kaçınmak gerekir. Çünkü ya bebeğe zarar verdiği kanıtlanmış ya da zarar verme olasılığı yüksek olan madde grubunu içermektedir.
- Alfa-hidroksi asit gibi anti-aging, cilt lekelerini açma, akne tedavisinde yer alan meyve asidi içeren kozmetik ürünler kullanılmamalıdır.
- A vitamini (retinoik asit, retin-A, retinoid) içeren kozmetik ürünler kullanılmamalı, ayrıca ağızdan yüksek dozlar içeren ilaçları da alınmamalıdır.
- Akne tedavisi için ağızdan alınan antibiyotikler kozmetik ürün sayılmasa da kullanılmaması gerektiğini vurgulamakta yarar vardır.
- Saç düzelticilerin (straightener) çoğu sodyum hidroksit ve bisülfit denilen kimyasal maddeleri içerdiği için kullanılmaları tavsiye edilmemektedir. Saç düzeltmelerin, ısı ve press yolu ile yapılması daha güvenlidir.
- Perma için kullanılan solüsyonlar amonyum thioglycolote, amonyum calcium thioglycolate ve bir nötralizan solüsyon olan hidrojen peroksit içerirler. Bu maddelerle yeteri kadar çalışma yapılmadığı için zarar verici riskleri aydınlatılamamıştır. Gebelerin kaçınması iyi olacaktır.
KULLANILMASI TAVSİYE EDİLMEYEN ÜRÜNLER:
Bu tip ürünlerin büyük ihtimalle bebeğe ve anneye zarar verme olasılığı yoktur. Fakat üzerinde yapılan araştırmalar yeterli olmadığından veya insanlar üzerindeki etkileri hakkında yeterli bilgi birikimi olmadığından her ihtimale karşı kaçınılması iyi olacaktır.
- Saç boyaları, en sık sorgulanan kozmetik ürünlerin başında gelmektedir. En sık kullanılan kalıcı ve yarı kalıcı boyaların içindeki maddelerle yapılan deneylerde, bebek üzerine zarar verici etkiler görülmemiştir. Fakat tedbirli davranmak için, doğum sonrasına kadar saçların boyatılmaması daha uygundur. Saçınızda değişiklik yapmak, beyazlarınızı gizlemek veya dip boya yaptırmak istiyorsanız, gebeliğin ilk üç ayından sonra, bitkisel saç boyaları kullanabilirsiniz.
- Epilasyon amaçlı kullanılan tüy dökücü kemler çok farklı kimyasal içeriklere sahip olduklarından, hepsini tek bir değerlendirmeye tabi tutmak zordur. Fakat gebelik süresince kaçınmakta yarar vardır.
- Selülit kremlerinin içerik ve formülleri çok sık değişmektedir, bundan dolayı bunların da kullanmamaları önerilir.
- Derma-kozmetik, kozmesötik kategorisine giren özellikle anti-aging amaçlı kullanılan ürünler içlerinde yoğun etkin madde barındırdıkları için gebelik süresince kullanılmamaları iyi olacaktır.
KULLANILMASI SAKINCALI OLMAYAN ÜRÜNLER:
Bu kategorideki ürünler rahatlıkla kullanılabilmektedir. Fakat yine de gebelik döneminde kişinin bağışıklık sistemi önemli değişiklikler gösterdiğinden, daha önce kullandığınız halde bir kozmetik ürün hamilelik sırasında alerji yapabilir. Diğer yönden alerji yapması bebeğe zarar vereceği anlamına gelmez.
- Nemlendiricileri rahatlıkla kullanabilirsiniz
- Deodorant, şampuan ve diğer cilt bakım ürünlerinin, bebek gelişimi üzerine zarar verici etkileri olup olmadığı üzerine yeterli bilimsel araştırma olmamakla beraber şimdiye kadar herhangi bir problem rapor edilmemiştir.
- Hamilelik döneminde makyajın zararlı olup olmadığı da sıkça sorulan sorulardan biridir. Bugüne kadar makyaj malzemelerinin hamilelik üzerinde olumsuz bir etkisi görülmemiştir.
Gebelikte Cilt Bakımı
Bu içerikte sizlere tanıtmaya çalıştığımız değişikliklerin hepsi her gebede oluşmaz, ama hamilelik sürecinden cildiniz mutlaka etkilenerek, gebelik öncesi cilt özelliklerinize göre önemli farklılıklar gösterecektir. Bazı kişilerde cildin özellikleri daha abartılı hale gelebilirken (örneğin yağlı cilt daha yağlı, kuru cilt daha kuru), önceki cildinize göre daha farklı bir konuma da geçebilir (kuru cildin, normal, karma veya yağlı cilt özelliklerine değişmesi ya da yağlı cildin daha az yağlı, karma veya kurumaya meyilli cilt özelliklerine değişmesi gibi). Bundan dolayı gebelik sırasındaki cilt özelliklerinizin değişimlerine karşı dikkatli olmalı, günlük bakımlarınızı yeni gereksinimlerinize göre düzenlemelisiniz. Çünkü yeni cildinize göre uygun olmayan ürünlerin kullanımı kozmetik sorunlar oluşmasına sebep olabilir. Eğer olanağınız varsa cildinizi bu konuda bir uzmana göstererek son durumu hakkında bilgi almak veya bir cilt analizi yaptırmak faydalı olabilecektir.
Gebelik sırasında cilt düzenli olarak günde bir veya iki kez temizlenmelidir. Temizleyici ürün cilt yapısına uygun olmalıdır. Yağlı ve karma ciltler köpük veya jel şeklindeki temizleyici ürünleri kullanabilirler. Bu ürünlerin aşırı kurutucu olmasından kaçınılmalıdır. Çok kuru ve hassas ciltlerde ise cilt yapılarına uygun jel, köpük veya süt seklindeki ürünler kullanılmalıdır. Temizlik sonrası nemlendirici kullanılması da ihmal edilmemelidir. Yağlı ciltler, yağ içermeyen oil-free ibareli krem ya da losyonlar kullanırken, kuru ve hassas ciltler cilt tiplerine uygun daha yağlı ürünleri tercih etmelidirler. Nemlendirici kullanım sıklığı cildin ihtiyacına ve dış etkenlere göre değişir. Günde iki kez veya da sık kullanılabilir.
Hamilelik sürecinde yüz bakımı yanında vücut bakımını da ihmal etmemek gerekir. Çok önemli değişimlerin olduğu ciltte, karın en fazla etkilenen bölgelerin başında gelir. Çatlaklar oluşmasa da karın ve basen cildinde gerilmeler, cilt salgılarının değişmesi özel bakım gereksinimini doğurmaktadır. Hamileliğe bağlı terleme artışı ve kilo artısı nedeniyle kasık, göğüs altı ve koltuk altı gibi kıvrım bölgelerinde pişik, isilik veya mantar oluşma riski artabilir. Bu durumların oluşmaması için banyodan sonra iyi kurulanmasına dikkat edilmelidir. Gebelikte terlemeye bağlı banyo ihtiyacı da artabilir. Banyo esnasında suyun çok soğuk ve çok sıcak olmamasına dikkat edilmeli; ılık su kullanılmalıdır. Sıcak duş ve uzun süre su altında kalınması cildin kurumasına yol açarak, çatlaklar için zemin hazırlar. Arada bir yapılacak hafif kese, hem ölü hücrelerin atılmasını sağlar hem de kan dolaşımını arttırarak, cildi daha sağlıklı konumda tutar. Cildinizde kuruluk yasıyorsanız, normal sabun veya vücut şampuanları kullanmak yerine cildin nemlenmesini sağlayacak gliserin bazlı sabunlar kullanabilirsiniz veya banyo esnasında vücut yağlarından yararlanabilirsiniz. Banyodan çıktıktan sonra vücudunuza mutlaka nemlendirici krem sürmeyi ihmal etmemelisiniz.
Kalça, karın bölgesi ve meme de meydana gelebilecek çatlaklara karşı koruma için düzenli olarak bu bölgelere güçlü nemlendiriciler kullanılarak masaj yapılması çok faydalı olacaktır. Özel koruyucu ve cildi destekleyici moleküller ihtiva eden çatlak kremlerini de maddi olanaklarınız ölçüsünde kullanmanız, cildinizin direncini önemli ölçüde arttıracaktır. Bu konu bağlamında son olarak en çok dikkat etmeniz gereken konu, ıslak zeminde kayıp düşmeyi önleyecek tedbirleri almanızdır. Yine olası gelişebilecek problemlere karsı banyonun kapısını kilitlememeniz gerekir.
Gebelik ve Cilt Hastalıkları
Gebelik sırasında artan hormonlara ve bağışıklık sisteminde oluşan değişikliklere bağlı olarak, önceden var olan bazı cilt hastalıklarının şiddeti artabilir. Sedef hastalığı (psöriasis), atopik dermatit, ürtiker, deri enfeksiyon hastalıkları, bağ dokusu hastalıkları (SLE gibi), deri tümörleri bu hastalıklar arasındadır.
Sedef (psöriazis) hastalığı ise bazı durumlarda, gebelikte yalancı bir iyileşme gösterebilir. Ancak doğumdan sonra %65 oranında sedefte tekrar şiddetlenme oluşmaktadır. Bu hastalıkta kullanılan bazı ilaçlar bebeğe zararlı olabilir. Acitretin (A vitamini türevi) grubu ilaçlar, fötüste anomalilere yol açabileceğinden, olası bir gebelikten en az iki yıl önce bırakılmalıdır
Gebelik ve Güneş
Yaşamın kaynağı olan güneş ışınlarının insan için göz ardı edilemeyecek kadar faydası vardır. Yaşamın diğer dönemlerinde olduğu gibi gebelik döneminde de güneşten bilinçli şekilde yararlanılmalıdır. Kemik yapımı ve kalsiyum metabolizmasına etki eden vitamin D’nin üretimi, bağışıklık sistemine olumlu etkileri ile hastalık yapan mikropların yok edilmesi ve insan psikolojisine olumlu etkilerinden dolayı yaşamsal gerekliliği tartışılamaz. Diğer yönden bu ışınların güneş yanığı, deri kanseri oluşumu, çeşitli alerjik reaksiyonlar ve erken deri yaşlanmasına yol açtığı da iyi bilinmektedir.
Hamilelik sırasında cilt daha hassastır ve güneş ışınlarından daha fazla etkilenmektedir. Gebelik sırasında derinin rengini veren melanini salgılayan hücreleri etkileyen melonosit stimüle edici hormon düzeyinin artması cildi koyulaşmaya karşı duyarlı hale getirir. Güneş ışınları sayesinde gebelik maskesi oluşumu veya oluşmuşsa artması çok sık görülen bir durumdur. Ayrıca, güneş altında uzun süre kalınması hem vücut sıcaklığınızın aşırı artmasına hem de vücudunuzdaki suyun azalmasına (dehidratasyon) neden olabilir. Her iki durum da gebeliğiniz açısından olumsuz etkiler yaratabilir. Tüm bu nedenlerden dolayı hamileyken uzun süre güneş altında kalmanız önerilmez.
Hamilelik sırasında güneşten kaçınmaya ve korunmaya önem verilmelidir. Güneşten kaçınmak için saat 11.00-17.00 arası güneşe çıkılmaması gerektiğini gebeler unutmamalıdır. Bu saatler arasında gölgede bile önemli ölçüde ışına maruz kalınmaktadır. Bunun yanında şapka, açık renkli bol giysiler giymek ve güneş gözlüğü takmak dikkat edilmesi gereken hususlardır. Güneşten korunmak için ise düzenli olarak yüksek faktörlü güneş kremleri kullanmak gereklidir. Güneşten yayılan UVA ve UVB ışınlarına, gündelik yaşamda farkına varmadan sürekli maruz kalınmaktadır. Bu yüzden kışın ve bulutlu havalarda bile dışarı çıkmadan 20 dakika önce en az 20 faktörlü bir güneş kremi kullanılmalıdır. Ayrıca uzun süre güneşli ortamda kalınacağı zamanlarda güneşten koruyucu ürün üç veya dört saatte bir tekrar sürülmelidir. Havuz ve denize girdikten sonra tekrar sürmeye de özen gösterilmelidir.
Güneşten koruyucu kremler temel olarak kimyasal ve fiziksel filtreli olarak iki gruba ayrılmaktadırlar. Kimyasal filtreli kremlerin etkin olabilmesi için deriden emilmesi gerekmektedir. Fiziksel filtreli kremler ise deri üzerinde tabaka oluşturarak güneşten koruyuculuk özelliklerini gösterirler, deriden çok az emilirler. Hamilelik süresince bebeklerde olduğu gibi, kimyasal değil, fiziksel filtre özelliği olan güneşten koruyucu kremlerin kullanılması tercih edilmelidir.
Güneş ışınlarının yapay bir uygulaması olan solaryuma da hamilelik sırasında girilmemelidir. Bronzlaştırıcı tabletlerin kullanılması ise bebeğe doğrudan zarar verme riskini taşıdığı için kesinlikle yasaktır. Normal şartlarda dermatologlar tarafından zaten kaçınılması tavsiye edilen bronzlaştırıcı kremlerinde hamilelik sırasında kullanımı uygun değildir.
Gebelik ve Selülit
Nedir? Genellikle kalça ve bacak bölgelerindeki derinin portakal kabuğu görünümü almasına selülit denir. Selülit sıradan bir yağlı doku değildir. Özellikle deriye yakın yağ dokusunun hasara uğramasıyla oluşur. Yağ dokusu etrafındaki liflerin (kollajen ve elastin) yapısının bozulmasıyla, yağ hücreleri küçük lobüller halinde sıkışarak “portakal kabuğu” görünümü ortaya çıkar.
Neden oluşur? Hormonların önemli düzeyde değişim gösterdiği ergenlik, menopoz gibi dönemlerin yanında gebelik sürecinde de selülit’in görülme sıklığı artmaktadır. Hamilelik sırasında artan hormonlar (östrojen), selülit oluşumuna neden olmaktadır. Ayrıca, kişinin genetik yapısı, metabolizma hızı, dolaşım sistemi, sindirim ve boşaltımda yaşadığı sorunlar, doğum kontrol haplarının kullanılmış olması, alınan hormon ilaçları, dengesiz ve düzensiz beslenme, aşırı hareketsizlik, stres, sigara ve alkol tüketimi de selülit oluşumuna etki eden faktörlerdir. Gebelik sırasında selülitteki artışın ikinci bir sebebi artan kilolar ve hareketsiz yaşam tarzıdır.
Nasıl seyreder? Hamilelik sırasında özellikle son aylarda artış gösteren selülit görünümü, doğum sonrası bir miktar gerilese de önceki haline ne yazık ki dönememektedir.
Önlem alınabilir mi? Sağlıklı bir gebelik geçirmek için yapılacak uygulamalar, hamilelik sırasında oluşan selülit artışını da sınırlı tutmaya yarayacaktır. Bunlar;
- Gün içerisinde bolca sıvı alınmalı ve doktorunuzun izin verdiği ölçüyü dikkate de alarak, 2 litre altına inmemelidir.
- Yemeklerde tuz kullanımı kısıtlanmalıdır
- Yağ tüketimi azaltılmalı. Özellikle bitkisel kökenli yağlar kullanılmalıdır. *Basit şekerleri içeren gıdalar daha az tüketilmelidir
- Çikolata ve kolalı içecekler çok tüketilmemelidir. Kahve de çok az tüketilmelidir.
- Fast food’tan mümkün olduğu ölçüde uzak durulmalıdır.
- Bol miktarda salata ve sebze yenmeli ve katkı maddesi içeren gıdalardan uzak durulmalıdır
- Banyo yaparken, özellikle bacaklara kese yapılmalı ve sıcak su ile yıkanılmaktan kaçınılmalıdır.
- Düzenli olarak egzersiz yapılmasının çok faydası olacaktır.
- Yüksek topuklu ayakkabılar giyilmemelidir.
Tedavisi var mı? Hamilelik sırasında selülit tedavileri uygulanamaz. Sadece yukarıda verilen öneriler çerçevesinde selülit gelişimini azaltılmaya çalışılması en doğru yaklaşımdır. Hamilelik sırasında her ne kadar ciltten emilmediği, etkisinin sınırlı olduğu söylense de selülit kremleri kullanılmamalıdır. Bu kremlerin içerdiği etkin maddelerin bebeğe etkileri hakkında yapılan araştırmalar sınırlıdır. Her şeye rağmen yinede selülitiniz olabilir. Doğum sonrası mezoterapi, lipoliz, MLS, elektrostimulasyon, infrared ışınları, endermoloji-LPG, oksijenterapi gibi birçok yöntem değişik derecelerde selülit tedavisinde faydalı olmaktadır.
Gebelik Kaşıntısı
Nedir? Çeşitli nedenlere bağlı oluşarak, yalnızca gebelikte görülen ve kişiyi olukça rahatsız edebilecek boyuta çıkabilen bir durumdur. Bazen ciltte kızarıklık, morarma, kabuklanma, döküntü gibi lezyonlarla birlikte olabilirken, genellikle cilt üzerinde hiçbir belirti olmadan şiddetli kaşıntı olabilir. Gebelik kaşıntısı denen durum, karın duvarında çatlaklara bağlı oluşan veya el ve ayak tabanlarındaki kızarıklığa eşlik eden kaşıntıdan farklı ve çok daha şiddetlidir. Kaşıntı önce karın bölgesinden başlayarak, kalça bölgesi, kollar ve bacaklara doğru yayılır.
Neden oluşur? Gebelik sırasında artan hormonların veya bunların vücuttaki yıkım ürünlerinin tetiklemesiyle oluşabilen gebelik kaşıntısı, farklı nedenlerden de kaynaklanabilmektedir. Gebeliğe bağlı safra yollarında tıkanma (gebelik kolestazı), gebelik ekzeması, gebelik ürtikerial döküntüsü gibi çeşitli durumlar kaşıntı nedenleri arasındadır.
Nasıl seyreder? Genellikle gebeliğin ikinci yarısından sonra (özellikle son üç ayda) başlar ve doğum sonrası 2-3 hafta içinde ortadan kaybolur. Kaşıntının çok fazla olması, şiddetli bulantı kusma eklenmesi, beraberinde sarılık olması, tansiyonun artması durumunda vakit geçirmeden doktora başvurulmalıdır.
Önlem alınabilir mi? Her şiddetli kaşıntı durumu mutlaka doktor tarafından dikkatlice incelenmelidir. Çünkü kaşıntının sebebine göre farklı önlem ve tedaviler söz konusu olacaktır.
Tedavisi var mı? Gebelik kaşıntısının tedavisinde doktor önerisine göre öncelikle bölgesel krem veya losyon uygulaması şeklinde olup, bu tedavi yetmez ise ağızdan ilaç kullanılması tercih edilebilir. Hamileliğin ilk üç ayı haricinde şiddetli kaşıntının tedavisinde ağızdan ilaç kullanımı mutlaka bir dermatoloğa ve kadın-doğum uzmanına danışılarak yapılmalıdır.
Gebelikte Yağ ve Ter Bezleri
TER BEZLERİNDEKİ DEĞİŞİMLER
Ter bezlerinde hamilelik sürecinden etkilenir. Genel olarak gebelikte tüm vücutta ter bezi aktivitesi ve terlemede artış ve aşırı terleme görülür, fakat el ve ayak tabanında terleme azalır. Terleme artışından dolayı gebelerde ekzema, isilik oluşumu gibi cilt rahatsızlıkları daha sık oluşabilir. Şiddetli durumlarda doktorunuza başvurmanız gerekebilir.
YAĞ SALGISI ve SİVİLCELER
Gebelik sırasında hormonların etkisi ile cilt yağ salgısında (sebum) artış görülebilir. Bu durum bazı anne adaylarında önceden var olan sivilcelerin artmasına ya da ilk defa gebelik döneminde sivilcelerin ortaya çıkmasına neden olur. Ender durumlarda ise var olan sivilcelerde azalma görülür. Sivilceler kozmetik sorunlar yarattığında doktor önerisine göre topikal (krem tarzı) ilaçlar kullanılabilir. Dikkat edilmesi gereken önemli bir husus ise izotretinoin içerikli "sivilce ilaçlarının" doğumsal anomalilere sebep olabileceğidir. Bu yüzden gebelik döneminde sivilceleriniz için ilaç kullanmadan önce mutlaka doktorunuza danışmalısınız. Doğum sonrası tamamen iyileşen sivilce, sorunu gebelik sırasında ise düzenli yapılan cilt temizliği ile bir ölçüde engellenebilir.
Diş Etlerindeki Değişimler
Özellikle gebeliğin son üç ayında olmak üzere, diş etlerinde ödem, kızarıklık, kanama ve hassasiyet artışı yaşanabilir. Ağız hijyeni bozuk olduğu takdirde gingivit denilen diş eti iltihabı bu görünüme eklenebilir. Küçük travmalar bile diş etlerinde kanamaya neden olabilmektedir. Doğum sonrası gerileyen bu durumun, sizi çok rahatsız etmemesi için ağız hijyenine dikkat etmeniz faydalı olacaktır.
Gebelikte Saç-Kıl-Tırnaklar
SAÇLARDAKİ DEĞİŞİMLER
Saçlar hamilelik döneminde genellikle gürleşir, dökülme azalır ve daha canlı görünür. Doğumdan sonraki 1-5 ay içinde (bazen 15 aya kadar uzayan) hızlı bir saç dökülmesi gözlenebilir. Gebelik sırasında artan hormonların etkisine bağlı olan saçlardaki gürleşme, doğum sonrası hormonların normal seviyelere gelmesi ile saçların dökülmesine sebep olmaktadır. Genellikle tedavi gerektirmeyen bir durum olan gebelik sonrası saç dökülmesi eğer sizi çok rahatsız edecek düzeye ulaşmış ise bir dermatolog ile görüşmeniz yararlı olabilir. Gebelik sırasında bazı kadınlarda erkek tipi saç dökülmesini andıran, alın bölgesindeki saç çizgisinde geriye gitme gözlenebilir. Bu durum doğum sonrası genellikle normale dönmediğinden medikal tedavi gerektirebilir.
KILLARDAKİ DEĞİŞİMLER
Kıl miktarındaki artış; yüz, karın bölgesi, basenler, nadiren de kol ve bacaklarda gebelik hormonlarının artışına bağlı olarak karşımıza çıkar. Bazı gebelerde gebeliğin son döneminde ama genellikle doğum sonrası 6 ay içinde normale dönüş yaşanmaktadır.
TIRNAKLARDAKi DEĞİŞİMLER
Tırnaklar gebelik sırasında çizgilenme, uzama hızında artış, matlaşma ve kırılganlık gösterirler. Bulaşık ve çamaşır yıkarken lastik eldiven kullanmak, el ve tırnaklara nemlendirici losyon sürmek çoğunlukla faydalı olur. Gebelik sonrası birkaç ay içinde normale döner.
Gebelik Çatlakları
Nedir? Gebelikte kadınların önemli bir kısmında cildin aşırı gerilmesine bağlı olarak öncelikle karın bölgesinde ortaya çıkan deriden daha açık renkte pembemsi lezyonlardır. Cilt çatlakları göğüs, kalçalar ve bacakların üst kısımlarında da görülebilir. Genellikle küçük, fazla derin olmayan çöküntüler şeklinde olan çatlaklara çoğu zaman rahatsız edici bir kaşıntı da eşlik eder. Genellikle gebeliğin ikinci yarısından sonra görülmeye başlayan çatlakların görülme sıklığı %50-90 oranında değişmektedir.
Neden oluşur? Hamilelik sırasında dokularda oluşan gerilme ve ödem nedeniyle, cildin esnekliğini sağlayan kollajen ve elastin liflerinin gerilerek hasarlanması sonucu oluşur.
Gebelik hormonların etkisinde kalan ciltte yeni oluşan lifler, daha ince ve düzensizdir. Çatlakların oluşmasında ailesel yatkınlık önemli bir yer tutmakla birlikte, genç gebelerde daha sık oluşmaktadır. Anne adayının gebelik döneminde fazla kilo alması ve çoğul gebelikler de çatlak oluşumunu arttırmaktadır.
Nasıl seyreder? Gebelik döneminde pembe-kırmızı-mor görünümde olan çatlaklar doğum sonrası 6-9 içinde beyaz bir renk alırlar ve ne yazık ki kalıcıdırlar. Çatlaklar bazı durumlarda kozmetik sorun yaratacak kadar yaygın olabilirler.
Önlem alınabilir mi? Çatlakları her zaman tümüyle önlemek mümkün olmamakla beraber, alınan önlemlerle oluşmaları büyük ölçüde önlenebilir, kozmetik sorunlar yaratması engellenebilir. Çatlaklarla mücadelede dikkat edilmesi gereken noktalar ve alınması gereken önlemler şunlardır.
- Kilo alımı sınırlandırılmalıdır. Gebelikte kilo alımı çok düzenli ve yavaş bir şekilde olmalıdır. Hangi aylarda ne kadar kilo alınmasının yeterli olduğunu lütfen doktorunuza sorunuz.
- Bol sıvı alınması çok önemlidir. Vücuda giren su miktarı yetersiz olduğunda cildin elastikiyeti azalır ve çatlaklar daha kolay oluşur. Aksine, sıvı miktarı yeterli bir cilt, tonusunu daha iyi korur ve gerilmeye karşı daha dayanıklı hale gelir.
- Çatlak kremlerinin kullanımı da önlemler arasındadır. Çatlak kremlerinin ortak özelliği cildi nemlendirmeleri ve esnemesine yardımcı olmalarıdır. Bu özellikleriyle çatlakların beraberinde getirdiği kaşıntının da azalmasına yardımcı olur. Piyasada bulunan "çatlak kremleri" sizi ekonomik olarak zorlayacaksa, badem yağı ve benzeri bitkisel yağların kullanılması çatlaklara karşı faydalı olacaktır. Badem yağı gibi bazı ürünlerin hamilelik sırasında kıllanmayı arttırdığı halk arasında ifade edilmektedir. Bu durum doğru değildir, broşürümüzün ileri bölümlerinde değinileceği gibi gebelikte kıllanma-tüylenme değişikliği zaten beklenen bir durumdur.
- Masajın cilt esnemesine katkısı olacaktır. Cildinize uygulayacağınız krem veya solüsyonlar sayesinde zaten masaj işleminizi bir miktar gerçekleştirmiş olacaksınız. Fakat parmak ucu ve avuç içi ile yapılan friksiyon (ovalama) şeklindeki masajın, krem sürme işlemine göre bir süre daha uzun tutmanız faydalı olacaktır.
Bu uygulamalara ne kadar erken başlanırsa çatlakların önlenmesindeki başarı o kadar yüksek olmaktadır. Nemlendirici ile masaj ve sıvı alımına dikkat edilmesi ilk aydan itibaren başlamak gerekirken, çatlak kremleri doktorunuzun tavsiyesiyle hamileliğin dördüncü ayından sonra başlayabilirsiniz. Önlemlerin gün atlamadan, her gün düzenli olarak yapılması çok önemlidir. Doğum sonrası hızla kilo kaybı ve ödemlerin çözülmesi döneminde yani ilk 6 haftalık dönemde de yukarıda anlatılan önerilere devam edilmelidir. Bazen tüm çabalara rağmen çatlakların önlenmesi mümkün olmamaktadır. Tüm yara izleri gibi karın çatlaklar da güneşe maruz bırakılmamalıdır.
Tedavisi var mı? Oluşmuş çatlaklar için üzerine basa basa vurgulanması gereken en önemli unsur, mümkün olduğunca tedaviye erken başlanması gerektiğidir. Tedaviye erken dönemde başlanırsa sonuçlar yüz güldürücü olabilmektedir. Tedavide retinoik asitli kremler, meyve asitli kremler, vitamin enjeksiyonları, derin kimyasal peeling uygulamaları, dermaroller, lazer uygulamaları ve mikrodermabrazyon ile cildin üst tabakasının soyulması işlemi kullanılmaktadır. Unutmamak gerekir ki çatlaklar henüz pembe veya mor renkteyken (yani ortaya çıkmalarından sonra ilk altı ay içinde) tedavi edilmeleri çok daha kolaydır.
Bu uygulamalara ne kadar erken başlanırsa çatlakların önlenmesindeki başarı o kadar yüksek olmaktadır. Nemlendirici ile masaj ve sıvı alımına dikkat edilmesi ilk aydan itibaren başlamak gerekirken, çatlak kremleri doktorunuzun tavsiyesiyle hamileliğin dördüncü ayından sonra başlayabilirsiniz. Önlemlerin gün atlamadan, her gün düzenli olarak yapılması çok önemlidir. Doğum sonrası hızla kilo kaybı ve ödemlerin çözülmesi döneminde yani ilk 6 haftalık dönemde de yukarıda anlatılan önerilere devam edilmelidir. Bazen tüm çabalara rağmen çatlakların önlenmesi mümkün olmamaktadır. Tüm yara izleri gibi karın çatlaklar da güneşe maruz bırakılmamalıdır.
Tedavisi var mı? Oluşmuş çatlaklar için üzerine basa basa vurgulanması gereken en önemli unsur, mümkün olduğunca tedaviye erken başlanması gerektiğidir. Tedaviye erken dönemde başlanırsa sonuçlar yüz güldürücü olabilmektedir. Tedavide retinoik asitli kremler, meyve asitli kremler, vitamin enjeksiyonları, derin kimyasal peeling uygulamaları, dermaroller, lazer uygulamaları ve mikrodermabrazyon ile cildin üst tabakasının soyulması işlemi kullanılmaktadır. Unutmamak gerekir ki çatlaklar henüz pembe veya mor renkteyken (yani ortaya çıkmalarından sonra ilk altı ay içinde) tedavi edilmeleri çok daha kolaydır.
Gebelik Maskesi
Nedir? Gebelik sırasında yüz derisi rengindeki koyulaşmaya gebelik maskesi, kloazma veya melazma denilmektedir. Yüzdeki pigment (cilt rengi) değişiklikleri sıklıkla yanaklar, alın, dudak üstü, burun ve çenede simetrik düzensiz keskin sınırlı kahverengi lekeler şeklindedir ve gebelik maskesi adını alır. Şiddeti farklılık gösterse de, gebelerin yaklaşık %50-60'ında gebelik maskesi denen melasma oluşur. Esmer veya koyu buğday tenli kadınlarda daha sık görülmektedir.
Neden oluşur? Gebelik sırasında üretimi artan östrojen, progesteron ve özellikle Melanosit Uyarıcı Hormon (MSH) aracılığıyla oluşmaktadır.
Nasıl seyreder? Gebeliğin 4. ve 5. ayından itibaren gebelik maskesi görülmeye başlayabilir. Kalıcı olmayan bu durum doğumdan sonra birkaç ayda (nadiren bir sene içinde) kendiliğinden geriler. Bazı kişilerde tam normale dönüş olmayabilir. Halk arasında gebelik maskesinin bebeğin cinsiyeti ile ilgili olduğu söylense de, bu konuda tıbbi bir kanıt yoktur.
Önlem alınabilir mi? Güneş ışınlarının gebelik maskesi oluşumunda önemli katkısı vardır. Bundan dolayı güneşten uzak durmak ve güneşe çıkarken yüksek koruma faktörlü bir güneş kremi kullanmak lekelenmelerin azaltılmasında oldukça etkilidir. Bulutlu havalarda hatta kışın bile güneşin ultraviyole ışınlarının cildi etkileyebileceği unutulmamalıdır. Lekelenme olan bölgelerin makyajla kapatılmasında bir sakınca yoktur.
Tedavisi var mı? Gebelik sırasında yalnızca koruyucu önlemlerle artmasını engellemek gerekir. Gebelik sonrası belli bir süre içinde geçmezse (özellikle daha derin yerleşimli lekeler) emzirme dönemi bittiğinde evde kullanılacak renk açıcı kremler veya doktorunuz tarafından yapılabilecek yüzeyel ve orta-derin kimyasal peeling işlemleri, mikrodermabrazyon, lazer ışını uygulamaları, Dermaroller, PRP, oksijenterapi tedavileri başarılı sonuçlar vermektedir.
Gebelikte Damarsal Değişimler
Nedir? Gebelik sırasında damar genişlemeleri ve kan dolaşımı ile ilgili sorunlarla sıklıkla karşılaşılmaktadır. Avuç içi kızarıklığı, ciltte örümcek tarzı kılcal damarlanmalar, yüz ve kollarda kızarıklık ve sıcak-soğuk basması, ödem, varisler, hemoroidler bunlar arasındadır. Aşağıda bu değişimler hakkında daha açıklayıcı bilgiler bulunmaktadır.
Neden oluşur? Gebelik sırasında oldukça yükselen östrojen hormonu nedeniyle, tüm vücutta yeni damar oluşumu ve var olanların büyümesi söz konusudur.
Nasıl seyreder? Çoğunlukla gebeliğin 2 ile 5. ayından sonra başlayan değişimler, doğumdan sonraki 3 ay içinde geriler.
Önlem alınabilir mi? Damarsal değişimlerin çoğu için önlem almak mümkün olamamaktadır. Fakat ödem, varis gibi sorunların sizi daha fazla rahatsız etmemesi veya ilerlememesi için gerekli bazı tavsiyeler ileride yer almaktadır.
Tedavisi var mı? Doğum sonrası düzelmeyip kalıcılık gösteren durumlar (varisler, kılcal damarlanma gibi) gerekli müdahalelerle çözümlenebilir. Bunlar hakkında da gerekli bilgiler aşağıda mevcuttur.
AVUÇ İÇİNDE KIZARIKLIK (Palmar Eritem)
Elin başparmak ve küçük parmak tarafındaki etli bölümlerde kızarıklık şeklinde gözlenir. Hamilelerin %50-55'inde rastlanan bu durum beyaz tenlilerde daha sıktır. Bazen ayak tabanında da oluşabilir. Gebelik dışındaki bir dönemde ortaya çıktığında bir karaciğer hastalığını düşündürmesine karşın, gebelik döneminde tamamen fizyolojik olarak karşımıza çıkar. Kızarıklığa yanma ve kaşıntıda eşlik edebilir. Kaşıntı şiddetli olduğunda nemlendirici kremler faydalı olabilmektedir. Nemlendiricilere cevap vermeyen kaşıntılarda ise doktor önerisine göre bazı ilaçlar kullanılabilir. Doğumdan bir süre sonra kaybolmaktadır.
YÜZ BOYUN ve KOLLARDA KIZARIKLIK
Damarlardaki genişlemeler özellikle vücudun üst bölümünde kızarıklık veya ateş basması şeklide oluşabilir. Bu durum sıcak ve soğuk duyarlılığı artışı şeklinde de gözlenebilir. Doğum sonrası kaybolmaktadır.
CİLTTE ÖRÜMCEK TARZI DAMARLANMALAR (Spider Hemanjiyomlar)
Bu tür oluşumlar sıklıkla yüzde ve boyunda bazen de karın cildinde ortaya çıkar. Merkezde bir damar ve bu damardan etrafa adeta bir örümceğin ayakları gibi ışınsal olarak yayılan kılcal damarlanmalar şeklindedirler. Bir şikayete yol açmadıklarından tedavi gereksizdir. Hormonal etkiye bağlı bu değişiklikler gebelik boyunca devam edip, gebelikten sonra genelde geriler. Fakat kalıcı oldukları durumlar görülebilir, bu takdirde koterizasyon veya lazer tedavisi ile ortadan kaldırılabilirler.
VARİSLER
Hamilelerin yaklaşık 1/3'ünde varis denilen damar genişlemeleri görülmektedir. Varisler özellikle hamileliğin ilerleyen dönemlerinde, oldukça büyümüş olan bebek ve içinde bulunduğu uterusun (rahim) damarlara baskısı sonucu bacaklar ve genital organlarda görülmektedir. Gebelik sırasında oluşan hemoroidler de benzer sebeplerle oluşan damar genişlemeleridir.
Varis şikayeti ailesel yatkılık veya gebelik öncesi varislerin olması durumunda daha önemli hale gelmektedir. Eğer yatkınlık varsa, hamilelik sırasında varislerde iltihap ve tıkanma (tromboflebit ve derin ven trombozu) oluşabilir. Varis ve kılcal damar oluşumuna eğilimli olan kişilerin hamileler için özel üretilen varis çorabı giymesi uygun olacaktır. Her sabah yataktan kalkmadan önce giyilmelidir. Bacak kaslarını kuvvetlendirmek ve kas hareketlerinin damarlar üzerine masaj yapıcı etkisinden yararlanmak için yürüyüş çok faydalıdır. Dinlenme sırasında da bacakları kalp hizasının üstünde uzatarak tutmak gerekir. Doğumdan sonra varislerin bir kısmında gerileme olur. İyileşmeyenler lazer, skleroterapi veya ameliyat yöntemleriyle tedavi edilebilir.
ÖDEM
Hamilelerin yaklaşık yarısında yüz, göz kapakları, el ve ayaklarda su toplanmasına bağlı ödem denilen şişmeler görülür. Bu şişlikler genellikle sabah erken saatlerde daha belirgin iken, gün içinde kaybolur. Ama gebeliğin ilerleyen dönemlerinde, özellikle fazla ayakta kalındığı zaman özellikle bacaklarda ki ödem akşam saatlerine doğru belirginleşir ve sabah ortadan kalkar. Ödem ayrıca önemli bir hastalık olan gebelik zehirlenmesi (pre-eklampsi) durumunda veya çeşitli kalp ve böbrek hastalıklarında da ortaya çıkabilir. Bundan dolayı ödemin ayırt edilmesi önemlidir. Gebelik sırasında görülen ödemin çok şiddetli olmaması için tuz tüketimine dikkat edilmeli, doktorunuzun tavsiye ettiği egzersizlerin yapılması ihmal edilmemeli, gün içinde dinlenirken ayaklar biraz yükseğe kaldırılmalı, gece yatarken ise ayakların altına yastık koyulması faydalı olacaktır. Ödemin azalması sağlayan idrar söktürücüler kesinlikle kullanılmamalıdır. Ödem doğum sonrası kısa sürede kaybolacaktır.
Cilt Rengi Koyulaşması (Hiperpigmentasyon)
Nedir? Gebelik süresince deri renginde görülen yaygın koyulaşmadır. Genellikle esmer tenlilerde açık tenlilere oranla daha fazla görülür. Gebelerin %90'ından fazlasında görülür. Derideki koyulaşma belli bölgelerde çok daha fazla göze çarpar. Bunlar;
- Linea Nigra; Latincede "siyah çizgi" anlamına gelir. Orta hat üzerinde, kasıktan göbek deliğine kadar uzanan koyu renkli bir çizgidir. İlk gebeliklerde genellikle üçüncü aydan başlayarak ortaya çıkar. Bazı toplumlarda bu çizginin görülmesi bebeğin erkek olduğu şeklinde yorumlanır ancak bunun gerçekle bir ilgisi yoktur.
- Meme başında koyulaşma; areola denen meme başındaki koyu bölge ve meme uçları gebeliğe bağlı olarak çok daha koyu renk alırlar.
- Genital bölge koyulaşması; cinsel organlar ve etrafındaki deri de sıklıkla pigmentasyon artışına uğrayan bölgelerdendir.
- Koltukaltı ve kasıklarda koyulaşma; normalde daha koyu olan koltukaltı, kasıklar ve bacak iç yüzü derisinde koyulaşma da gebelikte sıklıkla karşımıza çıkan bir durumdur.
- Benler; gebelikte ilk kez ortaya çıkan benler veya sayıca artan benler genelde kanser belirtisi değildir. Gebelik döneminde her ne kadar melanom (cilt kanseri) sıklığı çok düşük olsa da, hızlı büyüme gösteren benlerin bir dermatolog tarafından değerlendirilmesinde fayda vardır.
Neden oluşur? Gebelik sırasında üretimi artan östrojen, progesteron ve özellikle Melanosit Uyarıcı Hormon (MSH) aracılığıyla oluşmaktadır.
Nasıl seyreder? Gebeliğin 3. ayından itibaren görülmeye başlayan cilt koyulaşmaları, doğumdan sonra birkaç ayda (bazı durumlarda bir sene içinde) kendiliğinden geriler.
Önlem alınabilir mi? Güneşten uzak durmak ve güneş alan koyulaşma riski olan bölgelere yüksek koruma faktörlü bir güneş kremi kullanmak gerekir.
Tedavisi var mı? Gebeliğe bağlı cilt koyulaşmaları genellikle tedavi gerekmeden normale döner. Fakat lekeler kalıcılık gösterirse, gebelik maskesinde söz edilen tedaviler uygulanabilir.